Doğum eşi olarak baba
Anne adayına doğumu sıarsında yardım edebilmeniz için bilmeniz gereken herşey
Gebeliğin ilk haftalarında 9 aylık bir süre size sonsuz bir zaman dilimi gibi gelir. Sanki yapmanız gereken şeyler için daha çok zamanınız varmış hissine kapılırsınız. Özellikle çalışan anne babalar "Doğuma hazırlık" konusunu ertelemek için binlerce mazeret bulurlar. Ancak bir anda kendinizi doğum ile karşı karşıya bulabilirsiniz. Eşiniz doğum sırasında size ihtiyaç duyacaktır. Bunun farkında mısınız? Hazır mısınız? Yardım edebilecek misiniz? Doğum hakkında ne biliyorsunuz? Bunlar korkutucu sorular gibi gelse de bilmeniz gerekenleri öğrenmek için asla gecikmiş değilsiniz...
Doğuma Hazırlanmak
Aşağıda yazılanları doğumdan birkaç hafta öncesine kadar hala yapmadıysanız gecikmeden başlamakta fayda var.
1. Bir doğum planı oluşturun. Anne adayı ile beraber doğum zamanından önce doğumunu nasıl yapmak istediğini ifade ettiği bir doğum planı oluşturun ve bu planı kadın doğum uzmanınız ile de paylaşın.
2. Anne adayı ile beraber siz de kendinize bir doğum çantası hazırlayın. Hijyenik eşyalarınız, kıyafetiniz, içecek ve yüksek karbonhidrat içeren enerji sağlayabilecek yiyecek birşeyler olsun çantanızda.
3. Bir telefon numaraları listesi hazırlayın. Doğum başladığında kimleri aramak istediğinize, kimlerin aranması gerektiğine anne adayı ile beraber karar verin. Doğum gerçekleştiğinde toplu mesaj göndermek için cep telefonunuzda bir grup oluşturun.
4. Benzin deponuz doğum gerçekleşinceye kadar hep dolu olsun. Arabanızı doğum bitinceye kadar ne kadar kullanmanız gerekeceğini önceden tahmin etmek zordur.
5. Buzdolabınızda en azından doğuma kadar hep taze meyve ve yüksek karbonhidratlı yiyecekler tutmaya özen gösterin. Ekstra enerjiye her zaman ihtiyaç vardır.
Doğum sırasında Doğum süreci her iki ebeveyn için travmatik bir süreç olabilir. Bu dönemde anne adayı sizden destek alır. Ana fonksiyonunuz doğum anında ona duygusal ve fiziksel destek olmak, onu gevşetip rahatlamasını sağlamak ve beslenmesini düzenlemektir.
1. Gevşemesine yardımcı olun. Doğum sancısı gergin bir bedende çok daha fazla hissedilir. Bu nedenle onun rahatlamasına yardım edin. Sadece sakin bir şekilde yatılmasından bahsetmiyorum burada. Kendini tamamen bırakmak, kasları bilinçli olarak gevşetmektir amaç. Ayaklarına masaj yapın ve yavaş yavaş bedeninin üst kısımlarına doğru gelin. Bacakları, kalçayı, belini, sırtını, omuzlarını, boynunu, kollarını, ellerini, en son başını rahatlatın. Bu masaj tekniğini daha önce gebelikte birkaç kez yaparsanız doğum sırasında da daha kısa sürede etki eder.
2. Doğumun başlangıç döneminde onunla yürüyüşe çıkın. Yürüyüş doğum surecini %30 kısaltır. Daha doğumun başlangıcında kendini yatağa atmasına izin vermeyin. Olabildiğince dik durumda olmasına özen gösterin.
3. Sırta vuran ağrısı olduğunda kuyruk sokumuna basınçlı bir masaj yapın. Bunu sadece iki yumruk yapıp tam kuyruk sokumunun her iki yanına düzenli basınç uygulayarak da yapabilirsiniz, aralıklı masaj olarak ta uygulayabilirsiniz. Doğru noktayı bulmak için birkaç deneme yapmanız gerekebilir. Basınç sancı baslar başlamaz hatta başlamadan önce uygulanır. Doğru noktayı bir keçeli kalemle işaretleyebilirsiniz de. Böylece ani bi ihtiyaçta hemen uygun noktaları bulabilirsiniz.
4. Onu duşa sokup sırtına duş baslığını tutun. Küvetiniz varsa küveti doldurup küvetin içinde rahatlamasını sağlayın ve bir maşrapa ile karnına sıcak suyu dökün. Karına dökülen suyun verdiği his onu rahatlatacaktır.
5. Bulunduğu yerin düzenli ve sakinleştirici bir ortam olmasına özen gösterin.
6. Ebe veya hemşire içeri girse bile o anda yaptığınız şeyi bölmeyin. Kasılmanın bitmesini bekleyin ki anne de rahatlasın ve gerekirse muayeneye hazır durumda hissedebilsin kendini.
7. Sorumluluk alma tekniği
Bu tekniği anne ile aşağıda yazılı durumları yaşarsanız kullanın:
a. Duygusal olarak çökerse
b. Çaresiz hissedip ağlamaya baslarsa
c. Devam edemeyeceğini düşünüp vazgeçmekten bahsetmeye baslarsa
d. Çok gergin olup gevşeyemediğinde
e. Çok ağrılı durumlarda
Bu tekniğin temelinde anneye yakin olup içsel gücüne yeniden kavuşmasını sağlamak yatar. Genelde çaresizlik duygusu uzun sürmez. Bu duyguyu sizin yardımınızla aşmak ise onu çok rahatlatır. Bu tekniğin hangi kısmını kullanacağınıza siz karar verin:
Yakınında olun ve sakin kalın. Anne adayına dokunurken kendinize güvenin. Ses tonunuz sakin ve destekleyici olsun.
Yüzünüzü hep görebileceği yakınlıkta olun.
Onu bedensel olarak destekleyin.
Omuzlarını veya başını tutun, okşayın veya ona size izin verdiğinde hafifçe sarılın.
Sık sık göz teması kurun.
Ona gözlerini açmasını ve size bakmasını söyleyin.
Duyabileceği yükseklikte ancak yine de nazik ve sakin bir ses tonuyla ona seslenin. Sancı sırasında kullandığı ağrı azaltma tekniğini değiştirmesini isteyin.
Başka bir pozisyon önerin.
Nefes ritmini değiştirmesini deneyin. Onunla beraber nefes alıp verin veya onu sesinizle veya elinize zamanlayın. Her nefesinde anneye cesaret verin. Ona "Haydi benimle nefes al ver...NEFES AL VE VER...iste böyle.çok güzel...bu ritimde kal.bak bana..benimle kal..geçmek üzere..az kaldı...çok güzel..nefes al ve ver......artik rahatla...arada gevse..mükemmel gidiyorsun" . Bu tarz sözleri ona isterseniz fısıldayın ancak unutmayın ki bazen dikkatini çekebilmek biraz daha yüksek bir ses tonuyla konuşmanız gerebilir. Sesiniz sakin ve kendine güvenli bir ses tonunda tutmayı başarın. İki kasılma arasında onuna konusun. Ona yaptığınız hareketin yardımcı olup olmadığını sorun. Önerilerde bulunun. Mesela " bir sonraki kasılma baslar başlamaz bana bakmanı istiyorum. Beraberce nefes alıp vereceğiz, böylece ağrı bizim önümüze geçemeyecek, tamam mı? çok güzel, mükemmel gidiyorsun, ilerliyoruz..." diyebilirsiniz. Kendini kendinizi tekrarlayın. Bazen anne adayı söylediklerinizi sadece birkaç saniye yapabilir. Bunda bir sorun yoktur. Aynı şeyleri tekrarlayın ki devam etmesini sağlayın.
Anne adayı artık dayanamadığını, devam etmek istemediğini söylediğinde yapılması gerekenler için temel ipuçları:
Onu yalnız bırakmayın, vazgeçmeyin. Bu onun için zor bir zaman dilimi. Başa çıkamayacağına inanmanız ona yardım etmez. Her ikiniz için de zor olduğunu kabul edin ancak imkânsız olmadığını da sözlerinize ekleyin. Yardım ve destek alın. Bir başka kişi, doktor, ebe veya annenin güvendiği bir insan size çok yardım edebilir. Rahim ağzının açıklığını ölçebilir, yeni bir öneri getirebilir veya sadece anne adayının ağrılı durumlardaki tepkisinin her zaman bu şekilde olduğunu söyleyerek ikinizi de sakinleştirebilir. Ona bebeğinizi hatırlatın. Size şaşırtıcı gelebilir ancak bazen anne adayları doğumun kendi sürecine o derece konsantre olurlar ki bebeklerini düşünmek akıllarına gelmez. Ona yasadıklarının bir amacı olduğunu anımsatın.
Ağrı kesicilere ihtiyacınız olacak mı?
Bu sorunun cevabı şunlara bağlıdır: Annenin daha önce ifade etmiş olduğu düşünceleri: "İlaçsız" tamamen doğal bir doğum mu istiyor? Bu konudaki duyguları nasıldı. Bazen ağrı kesici istemek yardım istemenin sadece bir başka yolu. Doğumun ilerleme hızı nasıl? Daha çok mu yolu var? Aktif yönlendirmenize nasıl cevap veriyor? Ağrı kesiciyi gerçekten kendisi mi istiyor? Yukarıda yazılanları bir gözden geçirmek karar vermenizde yardımcı olabilir. Bazen gerçekler ile istekler arasındaki dengeyi bulmak zor olur. Mümkün olduğunca annenin daha önceki dileklerine uymaya özen gösterin. Ancak yine de planını değiştirmekte ısrarlı görünüyorsa isteğine saygı gösterin.
Binlerce anne "(Doğum) eşim olmadan asla yapamazdım. Yanımda olmasaydı vazgeçerdim" diyerek anlatır doğrum tecrübelerini. Yukarda yazılı teknikleri uygulayarak eşinize en zor zamanlarında yardım edebilir her bir nefeste yükünü azaltabilirsiniz. Doğum sadece annenin yaşadığı bir süreç olmaktan çıkar, her ikinizin de paylaştığı, ortak olarak yaşadığı büyülü bir tecrübe halini alır.
20 Eylül 2010 Pazartesi
5 Ağustos 2010 Perşembe
Doula ile gerçekleşen bir HypnoBirthing doğum hikayesi 2
İki saate yakın suda kalan anne arada yarım saat kadar da uyudu. Sıcak su sinirlerine, kasılmış kaslarına ve rahim ağzına iyi gelmişti, çünkü sudan çıktığında yapılan muayenesinde 8 cm açıklığı vardı. Bebek kalp sesleri de gayet iyi idi. Hastaneye gitme zamanı gelmişti. Gebeliği takip eden meslektaşımı aradık ve aşağı indik. Elimizde benim koca çantam, pilates topum ve CD playerımız ile bir taksi çağırmak üzereyken anne yürümek istediğini söyledi. Dairedeki muayene sonucu daha biraz zamanımız olduğu kanaatindeydim ve onları kırmadım. Ama halimizi tüm mahalle gördü. Her ikisi de son derece uzun olan çift her 3 adımda bir durup annenin doğum dalgasının bitmesini beklerken ve sokakta nefes egzersizi yaparken ben elimde pilates topuyla sabahın 5'inde yanımızdan geçen ve selektör yapan taksicilere el kol işaretiyle taksiye ihtiyacımız olmadığını anlatırken ki görüntü eminim o gece birçok Kadıköy sakinini güldürmüştür. 5 dakikalık yolu 20 dakikada kattettikten sonra nihayet hastanede idik. Burada yine bir virgül koyup anne ve baba adaylarına bir hatırlatma yapmak isterim. Hastane yatışlarında anneyi hemen yukarı alsalar da baba adayını yatış işlemleri için uzun süre Hasta Yatış'da tutuyorlar. Benim size önerim hasta yatış kağıtlarını önceden hastaneden istemeniz, doldurup yanınızda götürmenizdir. Doğum zamanı gelene kadar yapılmış tüm tahlil ve ultrasonlarınızı (hasta dosyası) yanınızda götürünüz. Beraberce geldiğim bu çift de daha önce gereken her türlü evrakı doldurmuştu. Böylece bekleme olmadan odaya gittik. Odaya vardıktan sonra anne damariçi sıvı takılmasını istemediğini söyledi. Hastane prosedürleri açısından yine de serum takmadan bir damaryolunu açtılar çünkü anne kan grubu negatif idi ve babanın kan grubunu bilmiyorlardı.Babadan da kan alındı. Böylece bir katateri olsa da anne hala mobil idi.Pilates topuna oturan anne adayı oldukça yorulmuştu. Yanımızda getirdiğimiz çikolatadan yedi ve bir bardak su içti. Tüm bunlar sırasınd sanki farklı bir yerlerde idi aklı, çalıştığımız HypnoBirthing'i gerçekten uygulayabiliyordu. Bizler de onu rahatsız etmemek için sessizleşmiştik, sadece arada sırada gelen dalga nedeniyle yüzünü buruşturduysa da ona çok az kaldığını sadece bebeğe odaklanması gerektiğini söyledim ve ıkınma duygusunun gelip gelmediğini sordum. Ikınma değil de sanki tuvalete çıkmalıymışım gibi basınç var diye cevapladı. Belli ki bebeğin başı inmişti aşağıya. O sırada doktoru da geldi ve anneyi muayene etti. Tam açıktı, sadece başın geçeşini engelleyen biraz bir rahim boynunun dokusu vardı. Yırtılmasın, bekleyelim denildi. Meslektaşım olan hekim hastanın benimle ne kadar rahat olduğunu anlayınca muayeneleri bana bırakıp beklemeye çekildi. Yarım saat içinde anne artık dayanamadığını söyleyince bir kez daha baktım. Rahim ağzı silinmiş tam açık idi ve bebeğin başı da vajinayı dolduruyordu. Hemen doktorunu çağırdık ve o da anneyi doğumhaneye alalım dedi. Anne adayı elimi tutup gözlerimin içine bakıp artık kalkmak istemediğini belirtti. Ben de bunu tercüme ettim.Şaşıran hekim kısacık bir düşünme zamanından sonra tamam dedi. Yatakta bir eliyle eşinin elini, diğer eliyle çarşafları kavrayan anne ile oldukça derin bir konsantrasyon ve nefes uygulamadı yaptık. Bebeği başı görünmüştü ve ben sessize meslektaşıma anne adayının epizyotomi (vajinal kesi) istemediğini söyledim. Bir baş işareti ile okeyleştik ve ben nefesimize geri döndüm. Tam dışarı çıkarken bebeğin başı vulvayı (vajinanın anüse kadar olan dış deri kısmı) iyice gerer. Anne için en zor olan buydu. Ama daha önceki HypnoBirthing dersleri ve doğum seminerlerinde öğrendiği duyguyu (yanma ve acı hissi)yaşamaya başlayınca bu duygunun artık son aşama olduğunu anlayan anne zor da olsa rahatlamıştı. Ona sadece doğum dalgaları ile nefes verdirterek bebeğin başını çıkmasını sağladık. Bebek hemşireleri bebeği aspirasyon için hemen almak isteseler de doktoru bebeğin gayet iyi olduğunu önce annesine verilmesi gerektiğini söyledi. Bebeğini kucağına alan anne, onun yanında ayakta duran baba, odanın içindeki şok halindeki kalabalık (hastanede ilk kez bir doğum hastane odasında gerçekleşmişmiş)gözlerimde yaş ile ben eminim çok hoş bir karikatür olmuşuzdur. Aslında oda fazla doluydu ama ben ve baba tüm dikkatimizi doğuma verdiğimizden kimseyi fark etmemiştik. Bu bahsettiğim çift yalnızlardı İstanbul'da, bu nedenle de benden başka bu kadar özel bir olayda destek olabilecek ailenin üyeleri hepsi Almanya'da idi. Pazartesi mail kutumda gördüğüm mailden de bahsetmeden edemiyeceğim. Almanya'ya ailelerinin yanına dönmeye karar vermiş olan bu şeker insanlar beni teşekkür ve veda amaçlı evlerine davet etmişlerdi. Salı akşam ziyaretimde bir daha geriye dönük yaşadıklarımızdan bahsettik. Kahve içtik, ev yapımı cheesecake yedik ve bana çok özel bir kristal hediye ettiler. Şimdiye kadar yaşadığım en güzel doğum tecrübelerinin arasında ilk ona girecek bir anıydı.
Falls ihr diesen Blog lesen könnt, wünsche ich Euch alle Liebe der Welt und alles Gute. Danke dass ich dabei sein durfte.
4 Ağustos 2010 Çarşamba
Doula ile gerçekleşen bir HypnoBirthing doğum hikayesi 1
Geçmiş hafta çok özel ve büyüleyici bir doğuma eşlik ettim. Anne babanın ikisinin de Alman olması ve çok az Türkçe biliyor olmaları değildi bu doğuma özelliğini veren, Hypnobirthing dersi verdiğim bir annenin doğuma benim de doula olarak davet edilmem idi asıl hoş olan. Elbette Alman Liseli olup Kadın doğum ihtisasımı Viyana'da yapmış olmam, yani Almanca'yı anadilim gibi konuşabilmem yaşadıklarımızın üzerine vanilya sosu gibi geldi. Anne adayı beni saat 01:15 gibi arayıp akşam yemeğinden itibaren sancısının olduğunu, ancak son bir saattir düzenli olarak gelip gittiklerini söyledi. "Ya yanlış alarm ise, ya sizi zamanından önce çağırıyorsam" diyerek endişesini dile getirdi. Oysa ki, doğumlara çok severek eşlik ediyorum. Dolayısıyla "Yoldayım geliyorum, başlamadıysa da sorun değil" diyerek evlerinin yolunu tuttum. Moda'daki evlerine varmam telefonu kapattıktan sonra 15 dakika sürdü sadece. Geldiğimde anne adayı evde dolanıyordu. Öncelikle gerçekten doğum başlamış mı diye kontrolümüzü yaptık. 5 cm açıklığı vardı ama bebeğin başı hala oldukça yüksekte idi. Burada çok küçük bir hatırlatma yapmak isterim. Doulalar normalde muayene yapmaya yetkili değillerdir. Yani doğumun ne kadar ilerlediğinin tespiti için muhakkak ya ebe ya doktor olmak gerekir. 5 cm rahim ağzı açıklığı halen çok yakındaki kendi seçiş oldukları hastaneye gitmek için çok erkendi. Anne adayı ile önce biraz düzenli gelmeye başlamış sancılara alışabilmesi için HypnoBirthing uyguladık. Normalde bu uygulamayı anne baba adayı ile beraber yapabilirler ancak nasılsa doula olarak yanlarında bulunduğumdan ve katıldıkları HypnoBirthing kursunda da doğum eşi olarak beni seçtiklerinden beraberce nefes ve konsantrasyon çalışamaları yaptık. Baba adayına da bizlere güzel bir çay demleme görevini verdik. Anne adayı birkaç uygulamadan sonra tamamıyla sakinleşti. Artık hissettiği sancı gerçekten de dalgaya dönüşmüş idi ve dayanılmaz bir ağrı olmaktan çıkmıştı. Ayağa kalktık ve yanımda getirmiş olduğum pilates topu üzerine otturdum anneyi.Bu pilates toplarını yurtdışında doğum topu olarak satarlar ancak Türkiye'de çapı 65 cm veya daha minyon bir gebeyseniz bir küçük boyutlu pilates topunu kullanabilirsiniz. Anne başını kollarına koyup, kollarını da önüne çektiğimiz koltuğun sırtına dayadı ve ben arkaya kuyruk sokumuna ve kalçasına masaj yaptım. Bu süreçte anne dik durumda olduğundan bebeğin yavaş yavaş rahim ağzının açılması ile aşağı inmesi beklenir. Ellerimi anne adayının karnına koyup kasılmaları beraberce "nefesledik". Çayımızı içtik, evde kalmış olan kekten yedik. Çocuk bakımından sohbet ettik ve evin içinde bol bol yürüyüş yaptık. 2 saat sonra anne adayı doğum dalgasının arttığı ifade edince bir kez daha muayene ettim. Yine arada küçük bir virgül koyup eski "her bir saatte 1 cm açılması gerekiyor" kuralını artık tıbbın pek kabul edilmediğini söylemek isterim. Bu nedenle ikinci muayenede 6 cm olduğunu tespit edince de endişelenmedik. Yanımdaki fetal doppler (bebeğin kalp seslerini sayan ses dalgalarıyla çalışan bir alettir) bebeğin kap seslerini de dinleyip herşeyin yolunda olduğuna karar verdik. O zaman sırada küvet vardı. Banyodaki küvetlerini yarı yarıya annenin istediği ısıdaki suyla doldurduk ve anne adayı suyla dolu küvete girdi. Karnının bir kısmı dışarda idi ve babaya bir maşrapa (elbette evlerinde maşrapa yoktu, bu nedenle bir plastik saklama kutusu) ile içinde yattığı sudan alıp annenin karnın üzerine yavaş yavaş dökmesini söyledim. Bu onlara çok iyi geldi. Çok özel bir an idi.Fısıldayarak HypnoBirthing metinlerini paylaştım onlarla. Anne adayı suyun haşattığı his ( ki bu tarza effloraj masajı da derler), baba adayının elini tutması ve hipnotik müzik ile iyice rahatladı.
Devamı yarına...
18 Temmuz 2010 Pazar
Doğum Ağrısı ile başa çıkma...
Ağrısız bir doğum gerçekten mümkün mü?
Bebeklerinin sağlığı uğruna tüm hamilelikleri süresince tuz, kahve, sigara ve alkolden uzak durma dirayeti gösteren annelerin, tam doğum esnasında saatler hatta belki de dakikalarla ifade edilebilecek bir süre için söz konusu olabilecek, ya da belki hiç oluşmayacak bir acı hissini engellemek için bedenlerinin narkotik/anestetik maddelerle doldurulmasına izin vermeleri ne kadar ironik bir tezattır aslında.
Bedenlerini ve bebeklerini bu narkotik veya anestetik maddelere bırakan annelerin kendilerini suçlu hissetmemeleri için ise ister aile, ister sağlık personeli, ister arkadaşlar “korkunç doğum ağrısı” ile ilgili hikayeler anlatarak anneleri aldıkları kararın doğruluğu konusunda rahatlatırlar. İşin aslında ben de körü körüne acı çekmeyi gereksiz bulanlardanım. Bununla beraber, konu doğum ağrısı olunca, alternatifler “siyah” (ağrı) ve “beyaz”dan (narkotik ve anestetikler) ibaret değil.
Doğum ağrısı ile ilgili herhangi bir tartışmayı başlatmadan önce, şartlar elverdiği sürece “ilaçsız veya medikal girişimsiz” bir doğumun en güvenli doğum olduğu konusunda hemfikir olalım. Bu fikrin doğruluğuna inandığımız anda böyle bir doğumu gerçekleştirmek için gerekli şeyleri de yapmaya hazırız demektir. Oysa, birçok anne maalesef daha yolun başında pes ediyor. Günümüzde çoğu anne adayları doğumun kaçınılmaz olarak çok ağrılı bir süreç olduğuna inanıyorlar ve kendilerine bu “işkence”yi çektirmemek konusunda “gerekenin yapılmasına” kolaylıkla rıza gösteriyorlar.
Kişisel olarak fikrim sadece ağrı kesici almamak uğruna “dayanılmaz” ağrılar çekmenin anlamsız olduğudur. Ancak bu ağrı kesicileri desteklediğim anlamına da gelmiyor. Ben, son yaşadığım doğum koçluğu tecrübemdeki anne adayı gibi, doğumun ilaçlara gereksinim duymaksızın, zihin açıklığı, neşe ve heyecan içerisinde geçirilmesinden yanayım.
Kanımca “makul ağrılı” bir doğum, doğru bilgilendirildiği sürece her anne adayının yaşayabileceği bir fırsattır. Doğumun muhakkak ağrılı olması gerektiği inancı sonucunda aslında ağrı eşiği son derece yüksek olan anneler dahi bu ağrıyı “dayanılmaz” bulabilirler. Bu, bir çeşit kendini yaratan kehanettir. Beyin düşünür ve beden düşünüleni yerine getirir. Bizim kültürümüzde bu inançtan kurtulmak kolay görünmüyor. Oysa doğum süreci hakkında olabildiğince çok kitap okuyarak, hamilelik eğitimlerine katılarak ve zihnimizi yeniden programlayarak bu ağrıyı en düşüğe indirebilir, hatta yok edebiliriz.
Ağrı sağlıklı bir bedenin fizyolojik bir eylemini yerine getirirken örneğin tuvalete gitmek veya esnemek hatta doğurmak gibi, hissedilmemesi gereken bir duygudur. Tam tersine ağrı bizlere bedenimizde bir sorun olduğunu ileten mesajdır, böyle bir mesaj aldığımızda sorunun kaynağını bulmak üzere araştırırız. Doğum sırasında hissettiğimiz ağrının birçok nedeni var ancak birkaç tanesini burada sayacağım: 1) herhangi bir beden bölümündeki gerginlik, 2) ağrı duyulması gerektiğine dair inanç, 3) korku, 4) sürekli izlenilme duygusu, 5) açlık/ susuzluk, 6) idrara sıkışıklık veya barsakların dolu olması 7) hareket edememe…
Bedeninizdeki gerginlik nedeniyle belki de normal zamanlarda hissetmediğiniz baş ağrısını hissedersiniz. Bu doğum için de geçerlidir. Bilinçli olarak bedeninizi rahatlatmaya çalışın. Bunu ister daha önce yoga derslerinde öğrenmiş olun, ister eşiniz size hatırlatsın, aklınızı bilinçli gevşemeye odakladığınız anda ağrınızı da büyük miktarda azalacak. Bu bilinçli gevşemeyi doğumunuzun başından itibaren yaptığınız anda ise ilerleyen zamanın nasıl su gibi akıp geçtiğinin farkına bile varmayacaksınız.
Kadın bedeni zaten doğurmak üzere yaratılmış bir bedendir. Doğum bedenimizin fizyolojik yani doğal olarak yaptığı, yapabildiği bir eylemdir, buna inanın. Evinizde görebileceğiniz her yere, buzdolabı kapağınıza, bilgisayarınızın monitörüne, dolabınızın üzerine, en sevdiğiniz parfüm şişesine yazın bu sözleri: “Bedenime güveniyorum”, “Kendimi seviyorum”, “Zevkli ve ağrısız bir doğumu hak ettiğime inanıyorum”, “Son derece kolay ve rahat bir doğum yapacağıma inanıyorum”, “Doğal ve sağlıklı ve hızlı bir doğum yapacağıma inanıyorum”….
İnanç sisteminizi değiştirmek bir alışkanlığı bırakmak kadar zor olabilir. Bu nedenle kendinizin de ek yapabileceği yukarda yazılı sözleri ne kadar erken ve sık tekrarlarsanız o kadar etkili olacaklardır.
Kişi bilinmeyenden korkar. Yaşayacaklarımızı önceden az çok bilirsek, bilimsel gerçeklerini öğrenirsek hurafeler, başkalarının kötü hikayeleri, televizyonda doğururken izlediğimiz o bağıran anneler o kadar az etkiler bizi. Artık korkmayız. Bu nedenle doğum ve süreçlerini okumak, neleri hissedeceğini, hangi duyguda bedende nelerin gerçekleştiğinin farkına varmak, ve bu duygunun mutlu sona bizi daha da yaklaştırdığını bilmek bize ağrıyı hissettirmez. Örneğin “aşağı” bölgelerde şiddetli bir basınç hissetmeniz (sanki tuvalet ihtiyacınız varmışcasına) rahim ağzınızın tama yakın açık olduğunu ve bebeğinizi artık dışarı doğru hareket ettirmeye hazır olduğunuzu gösterir. Doğuran annelerin sıklıkla dile getirdikleri bir başka his olan yanma hissi ise bebeğin başının vajinanızı doldurduğu ve vulvadan (vajen dış duvarlar) çıkmak üzere olduğunun göstergesidir. Bu zamanda genelde ben “başını görüyorum yumuşacık kel/saçlı bir baş” diyerek anneyi yüreklendiririm.
Doğum ağrısını azaltan bir başka önemli faktör ise annenin çevresindekiler tarafından sürekli izlenilmemesi. Doğum son derece özel bir andır ve bu özel anı farkında olmasanız bile kendinizle paylaşmak istersiniz. Size acımayla ve korkuyla bakan birkaç çift göz ağrı eşiğinizi düşürür ve sizi rahatsız eder. Dikkat ettiyseniz hayvanlar da doğum yapmak için genelde gözlerden uzak kuytu yerleri seçerler, hem rahatsız edilmemek hem de izlenilme duygusunu yaşamamak için. Bu nedenle doğumunuz başladığında sizinle beraber kalabalık bir topluluk ta hastaneye gelirse veya evinizde olursa emin olun bir süre sonra bundan rahatsızlık duyacaksınız. Sevdiğim bir arkadaşımın doğumuna doula olarak katıldığımda eşi dışındaki herkese dışarı çıkmalarını söylemesi ve çıkanların ona kırgın bakışları gözümün önünden gitmez hiç. Bu durumu yaşamamak adına gerçekten de siz doğum denilen o büyülü ve işi yerine getirirken rahatsız edilmek istemiyorsanız mümkün olduğunca en az kişiye haber verin.
Açlık ve susuzluk yorgunluğa neden olur. Yorgunsanız doğuma artık “dayanamadığınızı” ifade edebilirsiniz. Doğum evde başladıysa hafif tatlı bir şeyler yemeye çalışın, su içmeyi unutmayın. Hastanede iseniz bunu doktorunuzla önceden konuşmuş olarak orada da tatlı bir kek, bitki çayı veya su içebilirsiniz. Doğum koçluğu çantamda genelde bir küçük kek ve bir şişe su bulundururum ki bazen gecenin bir saatinde yiyecek bir şeyler aramaya çıkmak zorunda kalmasın baba adayı.
Doğum sürecinde sık sık tuvalete gitmeyi unutmayın. Doğuma iyice konsantre olmuş anne adayının bunu unutması son derece doğaldır. Bu nedenle tuvalet ihtiyacını hatırlatma görevini ben yoksam babaya veririm. Dolu idrar kesesi bebeğin aşağı doğru hareketini engeller ve rahim kasılırken bebek hareket edemediğinden o süreç boşa geçmiş olur. Bu kural dolu bağırsaklar için de geçerlidir.
Doğum süreci sırasında özellikle başlarda yatakta yatmak istemediğinizi fark edeceksiniz. Bırakın bedeniniz sizi yönlendirsin. Hamilelik ve doğum seminerlerinde de öğrendiğiniz üzere bebek aşağı doğru hareket ederken birtakım küçük dönüşler yapar. Bu dönüşler sayesinde her seferinde biraz daha aşağı hareket eder. İşte bu dönüşlere yardım etmek için hareket şart. Bu ister bir pilates topunun üzerinde oturup kalçayı çevirmek olsun, ister müzikle dans etme, ister sevdiğiniz yoga hareketleri …bırakın bedeniniz size isteklerini söylesin.
Yukarda bahsi geçenler doğum ağrısını hissetmemek için yapılabilecek birkaç teknikten sadece birkaçı. Doğum koçu olarak çalışırken uyduğum kurallardan bazılarıdır bunlar. Ancak doğum ağrısının birçok nedeni olabileceğini unutmamak gerekir. Bu nedenle de tek bir teknikle yetinilmemelidir.
“Dayanılmaz” bir ağrı olmadan rahim ağzının açılıp incelme hissini, kasların güçlü ve ritmik kasılmalarını, pelvik bağların ve vajenin gerilmesini, perinedeki yanma hissini ve bebeğinizin doyumsuz bir rahatlama eşliğinde dünyaya gelmesiyle bitecek olan bu duygu fırtınasının hiçbir anını kaçırmak istemeyeceğinize eminim.
13 Temmuz 2010 Salı
HypnoBirthing Nasıl Etkilidir
Mini Pregnancy and Kids Dergisi 2010 Mayıs
Korkusuz, bilinçli ve rahat bir doğal doğum için HypnoBirthing
Birçok ülkede de olduğu gibi Türkiye’de kendi istekleri üzere sezaryen olan anne adaylarının çoğu normal doğumdan ve doğumda hissedeceklerini düşündükleri ağrının seviyesinden korktukları için bu kararı veriyorlar. Günümüzde ise rahat bir normal doğum yaşayabilmek, bebeklerine verebilecekleri en güzel hediye olan dünyamıza gelişlerini mümkün olduğunca rahat yaşatabilmek ve bu tür korkulardan arınmak için gelişen tekniklerin başını çeker HypnoBirthing. Şimdi Türkiye’de de HypnoBirthing dersleri sertifikalı bir eğitmen tarafından verilmeye başlandı.
Dünyada birtakım anestetiklere karşı ölümcül alerjileri olan insanlar vardır. Bu tarz alerjik kişiler anestezi tekniği olarak sadece hipnozun kullanılmasıyla büyük cerrahi ameliyatlara alınabiliyorlar. Hipnoz varlığında yapılan bu ameliyatlar da en az bilinen anestetik yöntemlerin kullanıldığı ameliyatlar kadar başarılı geçiyor. Hipnotik telkinler kişide her türlü cerrahi işlemin uygulanmasını sağlayacak kadar etkili ağrı duyusunu azaltabilir. Bu doğum ağrısı için de bunun geçerlidir. Zihin gücümüz tahminimizden çok daha yüksektir. Günlük hayatımızda ise bu gücün sadece %10’unu kullanırız.
HypnoBirthing bu zihin gücünüzü kullanarak eğitmen tarafından anneye öğretilen otohipnoz yani kendi kendini telkin tekniği ile rahatlayarak doğum korkularından arınmasını ve ağrısız bir doğum yapması hedefler.
Bu program bir eğitim programı olduğu kadar da bir felsefedir de. Kadınların doğurma güçlerinin, doğurmak için ihtiyaç duydukları güven ve bilginin zaten kadının içinde, genetiğinde var olduğuna inanılır. Kadın bedeni doğum için mükemmel olacak şekilde yaratılmıştır. Beden 9 ay boyunca sorunsuz bir şekilde bir bebeği taşıyabilir ve doğal olarak şartlar elverdiğinde yardımsız doğurabilecek bir aksama sahiptir. Sonuçta binlerce yıldır kadınlar hekimsiz ve tıbbın dışında da doğurmuşlardır ve doğurmaya da devam edeceklerdir. Gerçek şu ki anne içgüdüsel olarak nasıl doğuracağını, hangi pozisyonun bebeğine daha iyi geleceğini, hangi nefes şeklinin kendisini ve bebeğini rahatlatacağını bilir.
Ancak modern tıbbın ilerlemesi ve annelerin korkuları sonucu doğum gittikçe fizyolojik bir deneyim olmaktan çıkıp muhakkak güncel teknolojinin yardımıyla yaşanılması gereken bir olaya dönüşmüştür. Kişiye özel ve çok büyülü olan doğum filminin aktif yönetmeni sağlık personeli olmuş ve anneler hastane kapılarında kendi bedenleriyle ilgili tüm sorumluluğu sağlıkçılara bırakmışlardır.
Yeni milenyumum anneleri artık kendi doğumları ve doğum hazırlıkları ile ilgili çok daha aktif davranmaya başlamışlardır. Eğitimli, teknolojiden anlayan, kararlarını yaptıkları araştırmalar sonucu daha bilinçli verebilen anneler grubu gittikçe büyümektedir. Yaşadıkları hamileliklerin ve seçtikleri doğum şeklinin bebeklerini nasıl etkileyeceği konusunda bilgi sahibi olmaya başlayan anneler bilinçaltında yatabilen doğum ile ilgili korkularından nasıl arınabileceklerinin yollarını aramaya başlamışlardır.
Bu aramaların sonucu olarak HypnoBirthing doğmuştur. Hipnotik durum derin bir bedensel gevşemenin sonucu ulaşılan farklı bir konsantrasyon seviyesidir. Bu konsantrasyon seviyesinde normalde bilincimiz tarafından ulaşılması engellenen bilinçaltına ulaşılır ve anneye doğum ile ilgili olumlu cümlerlerden oluşan affirmasyon denilen olumlamalar aktarılır.
Ağrı eşiği kişinin geçmiş deneyimleri, ebeveynlerin, çevresindekilerin kötü tecrübeleri, medyanın etkimesi, okudukları, duydukları, korkuları vs. tarafından belirlenir. Ağrı eşiğimizin seviyesini ise beynimizde yukarıda sayılan tüm bileşenlerin farkında olmadan depolandığı bilinçaltı belirler.
Bilinçaltındaki bu korkuların, endişelerin, kötü tecrübelerin yerini alan affirmasyonlar (olumlamalar) iki şekilde etki ederler.
Ağrı eşiği seviyesini yükselterek ağrı duyusunu azaltır. En önemlisi derin bir bedensel gevşeme doğumda ağrıdan sorumlu olan stres hormonlarının da salgılanmasını önler.
Bu derin gevşeme ve affirmasyonlar annede mutluluk hormonu adı da verilen Endorfin salgılanmasına neden olur. Endorfin ise bedenin kendi kendine üretebildiği en etkili ağrı kesicidir.
Otohipnoz sırasında anne “trans” halinde veya uykuda değildir. Doğum eşiyle dialog kurabilir, muayenelere izin verir ve sağlık personeliyle gerektiği zaman konuşabilir. HypnoBirthing sırasında doğuma yaşanılanlar daha çok uyanıkken hayal kurmaya, çevredeki rahatsız edici faktörleri duyumsamamaya veya kendini heyecenlı bir filmi seyrederken kaptırmaya benzer.
Otohipnoz tekniğini uygulayabilmek için özel bir yeteneğe gerek yoktur. Dileyen her kişi bu farklı konsantrasyon seviyesine gelebilir, tam bir bedensel gevşeme sağlayabilir.
Anne doğumu sakin, stres ve kaygıdan uzak, huzurlu bir şekilde yaşayabilir. Doğum anında “uyanık ve katılımcı “ bir anne olarak, enerjisini bebeğin doğumuna aktarabilen rahat bir anne olabilir.
HypnoBirthing’in faydaları nelerdir?1. Doğum vajinal kaslar daha rahat ve gevşek bırakılabildiğinden daha hızlı ve kolay gerçekleşir.
2. Bebek çok daha sakin ve huzurlu bir ortama doğar.
3. Gerçek doğum anı için gerekli enerji saklanılabilinir ve ağrı önemli ölçüde azaltılır.
4. Vajinal bir kesi olan epizyotomi ihtiyacını azaltır.
5. Hamilelikteki uyku ve komforu artırır.
6. Anne doğum sonrası hala enerjik olup bebeğini rahatlıkla emzirebilir.
7. Anne-bebek arasındaki ilk bağın oluşumu ciddi anlamda destekler ve hızlandırır.
8. Doğum sırasındaki korku sonucu gerginlik, ve bunun sonucu ağrı şeyten üçgenini kırdığından doğum sürecinde çok daha az ağrı kesiciye ihtiyaç duyulur. Bazı durumlarda anne hiç ağrı kesiciye ihtiyaç duymaz. Bebek çok daha uyanık olur.
9. Kısa ve sık nefes alımı sonucu annede oluşabilecek, bebeğe de zararlı olan hiperventilasyon önlenir. Bunun sonucunda bebeğin kalp hızında oksijen eksikliği nedeniyle bir sorun oluşmaz.
10. Baba annenin doğumunda aktif rol oynadığından anne-bebek-doğum eşi (partneri) arasındaki bağı güçlendirir.
11. Doğum doğanın öngördüğü gibi yine doğal, güzel, sakin ve kutlanılması gereken bir eyleme dönüşür.
Anne HypnoBirthing eğitimi sırasında sadece doğum ile ilgili korkularından arınmıyor doğumun fizyolojisini de öğrendiğinden bedeninde oluşan değişiklikleri çok daha kolay kabullenip bunları kendine güvenle karşılar.
Eşiyle beraber rahat ve kolay bir doğum için kullanabileceği nefes tekniklerini, egzersizleri ve masaj tekniklerini öğrenirken doğum sancıları sırasında uygulayabileceği gevşeme tekniklerini de kavrar.
Ebeveynler sorumlukları hakkında fikir sahibi olur ve hekimleriyle doğum öncesi konuşulması gereken konular hakkında bilgilenirler. Anne adayı hayal ettiği doğumu yapabilmesi için bu hayalini mutlaka doğum öncesi hekimi ile paylaşması gerektiğini, gerekirse bir doğum planı yapmasının uygun olabileceğini anlar.
HypnoBirthing eğitiminin ücreti 700TL dir. Anna adaylarının bu tip bir eğitime başlamaları için kesin verilmiş bir hamilelik haftası yoktur ancak HypnoBirthing eğitimine en uygun başlama zamanı 20’li gebelik haftalarıdır. 5 hafta süresince haftada bir kez 2-2.5 saat süren eğitim sonrası doğuma yakın zamanda bir kez daha hatırlatma amaçlı ek bir ders daha yapılabiliniyor. Başarı ebeveynlerin bu çalışmaları evde düzenli tekrarlamalarıyla artıyor.
Dünyada HypnoBirthing
HypnoBirthing başta Amerika olmak üzere (www.hypnoBirthing.com 'dan da anlaşıldığı gibi) , Avustralya, İngiltere ve Canada ağırlıklı Avrupa ülkelerinde de toplam 34 ülkede gittikçe yaygınlaşan bir doğum felsefesidir. 1989 yılında Amerika’da aktif olarak öğretilmeye başlanılan bu felsefeyi şu an dünyada sertifikalı olarak 2400’ü aşkın eğitmen öğretmekte. Doğal doğum isteklerine bu eğitim ile cevap bulan annelerle bu sertifikalı eğitmenlerin sayısı da doğal douğmların sayısı gibi bir çığ gibi büyüyor.
Bir İngiliz Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olan Dr. Grantley Dick-Read’in 1920’lerde “Korku-Gerilim-Ağrı” şeytan üçgeni olarak adlandırdığı fenomen dayanır HypnoBirthing’in felsefesi. Korku gerginlik yaratır, bu gerginliğin sonucu stres hormonlarının salgılanır, stress hormonları nedeniyle ağrı artar, ağrı arttıkça korku daha da artar. Bu kısır döngüyü kırmanın yolunu korkuyu yok etmekte bulan aynı zamanda HypnoBirthing’in de kurucusu olan Amerika’lı bir hipnoterapist ve hipnoanestezist olan Marie Mongan’dır. Marie Mongan Dick-Read’in doğuma olan bu yaklaşımını kullanarak bir eğitim programı yaratmış ve hayalindeki doğumu ancak kendisinin üçüncü çocuğu kız çocuğunda kullanabilmiştir. Böylece dünyadaki ilk “HypnoBirthing” bebeği de kendi kızı olmuştur. Mongan ardından tüm torunlarını da bu yöntemler doğurtturmuş ve böylece bu öğretimin başarısını kendisinde kanıtlamıştır.
12 Temmuz 2010 Pazartesi
HypnoBirthing
Hamileyiz biz dergisi 2009 Kasım ayı
Doğumda yeni trend: HypnoBirthing
Anne adaylarının normal doğumdan korktukları için sezaryen ameliyatına yönelmeleri, bu tür korkulardan arınma tekniklerinin gelişmesini ve HypnoBirthing diye bir kavramın ortaya çıkmasını sağladı. Şimdi artık Türkiye’de de HypnoBirthing eğitimleri verilmeye başlandı.
HypnoBirthing; anne adayının doğumda otohipnoz tekniğiyle kendini rahatlatarak korkularından arınmasını ve ağrısız bir doğum yapmasını hedefleyen bir doğum felsefesi. Bu tekniği Türkiye’de anne adaylarına uygulayan çok az sayıda uzmanlardan biri olan Kadın Sağılığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Dilek Cengiz, eğitimlerine Kadıköy Şifa’da devam ediyor. Güvenli, sakin, sorunsuz, kolay ve ağrısız bir doğum sağlayan bu yeni teknikle ilgili merak ettiğimiz her şeyi Dr. Dilek Cengiz’e sorduk.
Neden böyle bir eğitim verme kararı aldınız? Ebeveynlerimin doktor olması tıbba ilgi duymamı sağladı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden 1995'te mezun oldum ardından 2001’de Viyana Tıp Fakültesi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanlığı Diploması, Viyana İktisat Fakültesi’nden hastane işletmeciliği mastır diplomasını aldım. 7 yıllık bir muayenehane ve devlet hastanesi deneyiminden sonra özel sektöre geçtim. Anne adaylarının normal doğumdan kötü tecrübeler, anlatılan korkutucu hikayeler ve bilgisizlik nedeniyle korktuklarına, bu nedenle kendi istekleri ile sezeryana yöneldiklerine tanık oldum. Türkiye’de de sezaryenle doğum oranlarının Dünya Sağlık Örgütü'nün önerdiği yüzdenin oldukça üzerinde olmasının nedenlerinden birinin bu korku olduğunu fark ettim. Toplumun doğaya aykırı olan sezaryen ameliyatına yakınlık duymasının, doğallıktan uzak, bedeninin gerçek gücünü göz ardı ederek teknolojiden medet ummasının yanlışlığını algıladım. Bedenimizin hak ettiği güveni, saygıyı, içsel dinginliğini yeniden kazanması gerektiğine inanıp HypnoBirthing Eğitmenliği diplomasını ve Prenatal-Postnatal Yoga terapisti sertifikasını yurtdışı eğitimlerinde aldım. 5 yıldır doğal doğuma hazırlık seminerleri, hamilelik yogası ve 1.5 yıldır da HypnoBirthing seminerleri veriyorum.
Hipnozun doğumda ne gibi yararları var?
Hipnoz, konsantrasyon ve bedensel gevşemenin doğal olarak ortaya çıkardığı, bilinçaltımıza yeni bilgi ve önerilerin aktarıldığı fiziksel ve zihinsel bir durumdur.
Bilinçaltımız beynimizin düşünce, duygu ve karar verme yetimizin bulunduğu bölgesini etkiler. Ne düşüneceğimizi, neler hissedeceğimizi, neye karar vereceğimizi yöneten beynimiz, bilinçaltımızdan etkilenir. Ağrı, bilinçaltının bu etkime şekli kullanılarak kontrol altına alınır.
Kendi kendini hipnoz tekniğinde başarı için özel bir yeteneğe gerek yoktur. İsteyen ve dileyen herkes tam bir bedensel gevşeme ve yüksek bir konsantrasyona ulaşabilir.
HypnoBirthing ile doğumda yaşayacaklarınız uyanıkken hayal kurmaya, düşler alemine dalmaya, kitap okurken kitaptaki olaylara kendini kaptırmaya çevredeki rahatsız edici faktörleri duyumsamamaya benzer. Anne adayı kendini iyi hissederken çevresindekilere cevap verebilir. Her şey sizin kontrolünüz altında olur. Doğum sancısını ağrı olarak hissetmez ve şiddetini de kendisi ayarlayabilir. Doğumunu; ağrıyı meydana getirip artmasına da neden olan korku ve gerginlikten uzak sakin ve huzurlu bir ortamda yaşar. Beden, ağrıya neden olan stres hormonlarının yerine, doğal anestetik etki gösteren endorfinleri salgılar. Doğum anı geldiğinde “uyanık ve katılımcı" bebeğine yardımcı, rahat ve sakin bir anne olur.
Anne adayları HypnoBirthing’in ne gibi avantajlarını görüyor?
Bu avantajları şöyle sıralayabilirim:
* Korku nedeniyle gerginlik sonucu ağrı duyma doğum öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşanmaz.
* Kimyasal ağrı kesicilere çok az miktarda veya hiç ihtiyaç duyulmaz. Anne ve bebek daha uyanık olur.
* Doğumun birinci fazı (açılma fazı) birkaç saat kısalır. Böylece doğumun toplam süresi kısalır.
* Sancı sırasında yorulma önlenildiğinden asıl doğum anı için gerekli olan enerji, uyanıklık ve tazelik sağlanır.
* Kısa ve sık nefes alımı sonucu annede oluşabilecek, bebeğe de zararlı olan hiperventilasyon önlenir. Bunun sonucunda bebeğin kalp hızında oksijen eksikliği nedeniyle bir sorun oluşmaz.
* Anne-bebek-doğum eşi (partneri) arasındaki ilişkiyi güçlendirir.
* Doğum sonrası nekahat dönemi daha kısa sürer, toparlanma daha hızlı gerçekleşir.
* Doğum doğanın öngördüğü gibi yine doğal, güzel, sakin ve kutlanılması gereken bir eyleme dönüşür.
* Anne adayının eşi doğuma aktif katılıp anneye yardımcı olabilir.
Bu eğitimle anne adayları neler öğreniyor?
Birçok şey;
* Korku nedenli gerilimin yerine güvende hissetmeyi öğreniyor. Sakinleşmenize destek olacak gevşeme ve kendi kendini hipnoz tekniği ile bunu yapabiliyor.
* Daha kısa süreli rahat bir doğum için çeşitli teknikleri dinliyor.
* Doğal ağrı kesicisi olan endorfin salgılıyor.
* Kadın bedeninin doğum için ideal şekilde biçimlendirilmiş olduğunu görüyor.
* Normal doğumun sancılı olması gerektiğine dair yanlış inancın nereden kaynaklandığını öğreniyor.
* Başka kültürlerdeki birçok kadının neden çok az ağrılı, hatta ağrısız sorunsuz doğal doğum yapabildiklerini dinliyor.
* Sancılar sırasında yapılması gereken gevşeme tekniklerini yapabiliyor.
Bu eğitimi vermenizdeki amaçlar nelerdir? Benim buna başlama nedenim; doğuma sakin, doğal ve annelere de sorumluluk veren bir yaklaşım olması. Hamilelik ve doğum hakkında anneyi doğru bilgilendirir, sonuçta da insanın bildiği bir şeyden korkmaması gerektiğini öğretir. Şartlar uygun ise doğal bir doğum yapmanın yararlarını artık sadece biz Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları kabul etmiyoruz. Bebeklerin doğum öncesi psikolojilerinin onları doğduktan sonra da etkilediğine dair gözlemlerin artması psikolog ve psikyatrların da elverişli şartlarda çocukların normal yoldan, gelecekleri zamana kendileri karar vererek doğmaları gerektiğine inandırmıştır. Bu eğitime anne adayının baba ile beraber katılması önemlidir. Baba, anne adayının doğum eşi olup onu doğum süresince destekler yönlendirir ve bakımını sağlar. Bazen babalar buna dayanamayacaklarını veya ellerinin ayaklarının dolanacaklarını ifade ederler. İşte o zaman anne isterse kendine başka bir doğum eşi seçer. Bu bazen en yakın kız arkadaşı, bazen kız kardeş veya abla, bazen de doğum koçu olur.
Ücretini ve eğitime ne zaman başlanması gerektiğini öğrenebilir miyiz? Ücreti 700TL . Eğitim 5 kez 2.5 saatte veriliyor. Normalde haftada 1 kez verilen dersler istenirse daha sıkıştırılmış olarak 5 gün arka arkaya da verilebiliyor. Fakat başarısı, annenin bunu evde de çalışmasına dayandığından ne kadar erken başlanılıp ne kadar sık tekrar edilirse çalışmalar o kadar olumlu sonuç veriyor. Anne adaylarının eğitime başlamaları için kesin verilmiş bir hamilelik haftası yok. Ancak 20. hamilelik haftasından itibaren başlanılıp haftalık derslere katılınınca başarı yüzdesi çok yüksek oluyor. Bazen anneler 5 haftalık dersi aldıktan sonra doğumuna yakın bir zamanda, hatırlama amaçlı bir kez daha geliyor.
İletişim bilgileri:
www.rahatdogum.com
Mobil: 0532 4617900
Dünyada HypnoBirthing
Başta Amerika olmak üzere (www.hypnoBirthing.com 'dan da anlaşıldığı gibi) , Avustralya, İngiltere ve Canada ağırlıklı Avrupa ülkelerinde de toplam 34 ülkede gittikçe yaygınlaşan bir doğum felsefesidir. 1989'da Amerika'da etkinleşmiş bu felsefeyi öğreten, Hypnobirthing eğitmenlik eğitimi almış 2200'ü aşkın eğitmen var dünyada.
HypnoBirthing'in kurucusu Marie Mongan adında bir Amerikalı öğretmen, hypnoterapist ve hypnoanestezist’dir. HypnoBirthing Mongan metodu bir İngiliz kadın doğum uzmanı olan Dr. Grantley Dick-Read'in 1920’lerde ortaya koymuş olduğu “Korku-Gerginlik-Ağrı Fenomeni”ne dayanan korku olmazsa gerginlik olmaz, gerginlik olmazsa ağrı da oluşmaz felsefesini temel olan bir metottur.
Marie Mongan Dr. Grantley Dick-Read'in doğal doğuma yaklaşımını kullanarak üçüncü çocuğunu bu yaklaşım ile ağrısız ve doğal doğurmuş, ardından kız olan bu üçüncü çocuğunun bebeğini de kendisinin geliştirdiği HypnoBirthing Mongan metodu ile doğurtturmuştur.
1 Temmuz 2010 Perşembe
Doula / Doğum Koçluğu
Doğum Koçluğu-Doula servisi
Günümüzde gittikçe daha çok sayıda kadın doğumunu doğal şartlarda tıbbi bir girişim olmadan yapmaya yöneliyor. Gebeliklerini kutlamaya, doğumlarını kutsamaya ve bebeklerini aracısız emzirmeye ihtiyaç duyuyorlar.
İstek üzerine planlı sezeryanların olduğu bu dönemde, doğumun ağrısız geçmesi için epidural anestezinin bolca kullanıldığı bu zamanda doğala dönmek hamileler için gittikçe zorlaşıyor.
Doğal doğumun fikir babası olan Fransız Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Michel Odent’e göre “doğumu çevreleyen zaman süreci ve doğum sırasında kadınlar kendilerini güvende hissedebilmelidirler. Bu güven bir annenin varlığının sağladığı tarzda bir güven olmalıdır. Ancak dönemimize özgü şartlar nedeniyle kadınlar annelerine doğum sırasında yaslanmak istemiyorlar veya yaslanamıyorlar, bebeğin babası ise bir annenin göreceği görevi göremiyor. İşte bu nedenle doulalara ihtiyaç vardır”.
Peki kimdir bu doula/doğum koçu dediğimiz kişiler?
Doula kelimesi eski yunan literatüründe “hizmet eden kadın veya bakıcı” demektir. Bu kelime doğum öncesi, doğum sırasında ve doğum sonrasında anneye fiziksel, psikolojik, duygusal ve bilgi olarak ta destek sağlayan profesyonel anlamda eğitimli kadınlara denir. Bir doula anne adayına “annelik” desteği verir, böylece anne doğum sırası ve lohusalığında bedenine, aklına, kendine ve bebeğine güven duyar ve böylece maksimal tatmin yaşar. Bu tarz bir desteğin erken annelikte ve bir aile olmada da çok etkili olacağı aşikardır.
Eğitim almış bu kişiler doğumun fizyolojisini ve annenin duygusal ihtiyaçlarını iyi bilirler. Doulalar gebeliğin, doğumun ve lohusalığın doğal süreçler olduklarına inanırlar. Anneyi doğuma duygusal, fiziksel ve bilgilendirerek hazırlarlar ve doğum sırasında da güven vererek, çeşitli tekniklerle rahatlatarak, cesaret aşılayarak, bilgilendirirler ve doğum anne için doğal ve büyüleyici geçmesini sağlarlar.
Birçok bilimsel çalışmada doulaların anneye sadece duygusal anlamda destek olmakla kalmayıp daha sağlıklı bir doğum yapıp daha sağlıklı bir bebeğe sahip olmalarını sağladıkları kanıtlanmıştır.
Bu çalışmalar sonucunda
• Sezeryan, forseps, vakum ve epizyotomi oranlarının azaldığı tespit edilmiştir.
• Ağrı ile başa çıkma doula desteği ile kolaylaşmış olup ağrı kesicilere ihtiyacın azaldığı gösterilmiştir.
• Babanın anneyle ilişkisinin daha derinleşebildiği gözlemlenmiştir.
• Bebeğin anne sütü emmesi daha kolay hale geldiği tespit edilmiştir.
• Annenin içgüdülerine güvenebilmesi sağlandığı ortaya konmuştur.
• Doğum tecrübesinin daha pozitif bir anı olarak algılandığı gözlemlenmiştir.
• Annenin kendi bedenini daha güçlü ve dayanıklı olarak gördüğü tespit edilmiştir.
Çalışmalar açıkça gösteriyor ki doğum koçları/doulalar bir fark yaratıyor.
Doulalar ne yapar?
Doula/doğum koçu varlığında babaların da stresi azalıyor. Doğum sırasında tüm zaman süreci içersinde anneye destek vermesi gerektiğini düşünen babanın da aslında birtakım duygusal ihtiyaçları doğar. Baba olarak ta en az anne kadar heyecanlıdır. Aynı zamanda hastane ortamı ve odaya kontrol amaçlı girip çıkan hemşireler de korkutucu bir süreç olabilir. İşte tam bu noktada doğum koçu/doula çiftin sorabilecekleri sorulara cevap vermek ve duygusal ve fiziksel destek sağlamak ve böylece babanın da sadece doğum yapan eşine konsantre olmasını sağlayarak doğumda yerini alır.
Doula/ doğum koçu sürekli annenin yanındadır ve onu sakinleştirir. Doğumlarda hekim bütün doğum sürecinde annenin yanında değildir. Doğuma yakın zamanda gelir. Hemşireler ve ebeler ise o serviste yatan tüm hastalarla ilgilenmek zorunda kaldıklarından, bürokrasik işlemlerle de uğraştıklarından doğumun tüm süreci sırasında sürekli annenin yanında olmayabilirler. Doula ise annenin ihtiyaç duyduğu zamanı ve desteği ona sürekli olarak vererek doğum sırasında onun yanında olur.
Doğumda bir doulanın varlığı kaygıyı azaltır. Doğumun kendisi heyecanlı ve çok güzel bir tecrübe olabilecekken aynı zamanda kaygı da uyandıra bir süreçtir. Özellikle ilk gebeliğini yaşayanlar, ileri yaş anneleri ve yüksek riskli gebeliğe sahip anneler bir doulanın servisinden çok fayda görürler.
Doğum sırasında annenin sık sık pozisyon değiştirmesini sağlayarak rahim ağzının daha kolay açılmasına yardımcı olur doula. Böylece anne yatağa bağlı kalmaktan kurtulur ve doğum sancısını istediği pozisyonda karşılayabilir.
Doula anne ile beraber nefes teknikleri uygulayarak açılma fazının daha hızlı ve daha az ağrılı geçmesini, bebeğe daha rahat ve fazla oksijen gitmesini sağlar.
Çeşitli masaj teknikleri ile bele veya kuyruk sokumuna vuran ağrıyı azaltır annenin kendini doğum sancısında çok bebeğini “aşağıya” doğru yönlendirmesine yardımcı olur.
Doula anne ile beraber vizüalizsyon teknikleri kullanarak doğum istenildiği ve planladığı gibi gitmesi için çalışır.
Doğum sırasında annenin enerji tüketimini kontrol ederek asıl doğumun kendisine ve ardından emzirmeye yeterli enerjinin kalması için gerekenleri yapar.
Anneye özel bir yer ve zaman yaratarak annenin içgüdülerini rahat dinleyebilmesini sağlar.
Doğum sonrası emzirmede destek olur ve meme bakımı vs. ile ilgili bilgilerini paylaşır.
Kimler bir doğum koçuna veya doulaya ihtiyaç duyar?
Hamile olan herkes bir doula ile doğum yapabilir. Bazı insanlar doulaların veya doğum koçlarının sadece tamamen doğal ağrı kesicisiz doğumlarda işe yaradıklarını düşünürler. Bu yanlış bir düşüncedir. Doulaların cerrahi girişimli doğumlarda da epidural doğumlarda da rolleri büyüktür. Bir keresinde kendim sezeryan kararı vermiş bir annenin doulası olarak ameliyathane sürecinin tümüne anneye destek, bilgi ve enerji vermek ve onu rahatlatmak amacıyla katıldım. Baba ise bebek çıkınca bebekle beraber bebek odasına giderken doula olarak ben ameliyatın sonuna kadar anneyle sohbet edip onu rahatlattım.
Doulalar genelde normal hatta doğal doğum yapmak isteyen çiftler tarafından tercih edilir. Özellikle ileri yaş anneleri, ilk gebelikler ve yukarda da bahsedildiği gibi yüksek riskli gebeliklere sahip anneler doula servisini sık tercih edenler arasındadırlar.
Bulduğunuz doulanın/ doğum koçunun size uygun olup olmadığını nasıl anlarsınız?
İsim ve telefon numaralarını bulduğunuz doğum koçlarını öncelikle telefon ile arayarak birkaç temel soru sorabilirsiniz.
• Doğum yapacağım aya başka doğum koçu servisi isteyen müşetriniz olacak mı? Evet cevabını verirlerse sizi bildiği bir başka doğum koçuna yönlendirmesini isteyebilirsiniz.
• Doğum ile ilgili tecrübeleriniz nelerdir?
• Bir doğum koçu / doula olarak doğuma yaklaşımınız nasıldır?
• Ücretiniz nedir?
• Referans verebilir misiniz?
Bu soruların cevapları önemli olsalar da asıl sizin dikkat etmeniz gereken telefondaki görüşmede kendinizi nasıl hissettiğinizdir. Sizi rahatlatabildi mi? Kendinizi güvende hissedebildiniz mi? Ses tonundan hoşlandınız mı? (Gerçekten de ses tonu sizin için çok önemlidir, çünkü bu ses size tüm doğum sürecinde eşlik edecek olan sestir!) Temel sorulara istekleriniz doğrultusunda cevap vermiş olan bir iki doula ile yüzyüze görüşme ayarlayın. İlk karşılaştığınız doulayı/ doğum koçunu beğenmiş olsanız da mutlaka bir ikincisi ile görüşün, böylece kararınızı daha kolay verirseniz. Doğum koçu/doula ile görüşmeye mutlaka eşinizi de alın. Çünkü doğum süresince baba da doğum koçu ile iletişimde olacak, hatta çoğu kez eğer isterse size doğum koçu gözlemi altında masajınız yapacak.
Son olarak bir doğum koçu seçerken içgüdünüze güvenin. İçinizdeki ses o insanın sizinle büyüleyici bir doğum yapıp yapmayacağınızı söyler.