5 Ağustos 2010 Perşembe

Doula ile gerçekleşen bir HypnoBirthing doğum hikayesi 2

İki saate yakın suda kalan anne arada yarım saat kadar da uyudu. Sıcak su sinirlerine, kasılmış kaslarına ve rahim ağzına iyi gelmişti, çünkü sudan çıktığında yapılan muayenesinde 8 cm açıklığı vardı. Bebek kalp sesleri de gayet iyi idi. Hastaneye gitme zamanı gelmişti. Gebeliği takip eden meslektaşımı aradık ve aşağı indik. Elimizde benim koca çantam, pilates topum ve CD playerımız ile bir taksi çağırmak üzereyken anne yürümek istediğini söyledi. Dairedeki muayene sonucu daha biraz zamanımız olduğu kanaatindeydim ve onları kırmadım. Ama halimizi tüm mahalle gördü. Her ikisi de son derece uzun olan çift her 3 adımda bir durup annenin doğum dalgasının bitmesini beklerken ve sokakta nefes egzersizi yaparken ben elimde pilates topuyla sabahın 5'inde yanımızdan geçen ve selektör yapan taksicilere el kol işaretiyle taksiye ihtiyacımız olmadığını anlatırken ki görüntü eminim o gece birçok Kadıköy sakinini güldürmüştür. 5 dakikalık yolu 20 dakikada kattettikten sonra nihayet hastanede idik. Burada yine bir virgül koyup anne ve baba adaylarına bir hatırlatma yapmak isterim. Hastane yatışlarında anneyi hemen yukarı alsalar da baba adayını yatış işlemleri için uzun süre Hasta Yatış'da tutuyorlar. Benim size önerim hasta yatış kağıtlarını önceden hastaneden istemeniz, doldurup yanınızda götürmenizdir. Doğum zamanı gelene kadar yapılmış tüm tahlil ve ultrasonlarınızı (hasta dosyası) yanınızda götürünüz. Beraberce geldiğim bu çift de daha önce gereken her türlü evrakı doldurmuştu. Böylece bekleme olmadan odaya gittik. Odaya vardıktan sonra anne damariçi sıvı takılmasını istemediğini söyledi. Hastane prosedürleri açısından yine de serum takmadan bir damaryolunu açtılar çünkü anne kan grubu negatif idi ve babanın kan grubunu bilmiyorlardı.Babadan da kan alındı. Böylece bir katateri olsa da anne hala mobil idi.Pilates topuna oturan anne adayı oldukça yorulmuştu. Yanımızda getirdiğimiz çikolatadan yedi ve bir bardak su içti. Tüm bunlar sırasınd sanki farklı bir yerlerde idi aklı, çalıştığımız HypnoBirthing'i gerçekten uygulayabiliyordu. Bizler de onu rahatsız etmemek için sessizleşmiştik, sadece arada sırada gelen dalga nedeniyle yüzünü buruşturduysa da ona çok az kaldığını sadece bebeğe odaklanması gerektiğini söyledim ve ıkınma duygusunun gelip gelmediğini sordum. Ikınma değil de sanki tuvalete çıkmalıymışım gibi basınç var diye cevapladı. Belli ki bebeğin başı inmişti aşağıya. O sırada doktoru da geldi ve anneyi muayene etti. Tam açıktı, sadece başın geçeşini engelleyen biraz bir rahim boynunun dokusu vardı. Yırtılmasın, bekleyelim denildi. Meslektaşım olan hekim hastanın benimle ne kadar rahat olduğunu anlayınca muayeneleri bana bırakıp beklemeye çekildi. Yarım saat içinde anne artık dayanamadığını söyleyince bir kez daha baktım. Rahim ağzı silinmiş tam açık idi ve bebeğin başı da vajinayı dolduruyordu. Hemen doktorunu çağırdık ve o da anneyi doğumhaneye alalım dedi. Anne adayı elimi tutup gözlerimin içine bakıp artık kalkmak istemediğini belirtti. Ben de bunu tercüme ettim.Şaşıran hekim kısacık bir düşünme zamanından sonra tamam dedi. Yatakta bir eliyle eşinin elini, diğer eliyle çarşafları kavrayan anne ile oldukça derin bir konsantrasyon ve nefes uygulamadı yaptık. Bebeği başı görünmüştü ve ben sessize meslektaşıma anne adayının epizyotomi (vajinal kesi) istemediğini söyledim. Bir baş işareti ile okeyleştik ve ben nefesimize geri döndüm. Tam dışarı çıkarken bebeğin başı vulvayı (vajinanın anüse kadar olan dış deri kısmı) iyice gerer. Anne için en zor olan buydu. Ama daha önceki HypnoBirthing dersleri ve doğum seminerlerinde öğrendiği duyguyu (yanma ve acı hissi)yaşamaya başlayınca bu duygunun artık son aşama olduğunu anlayan anne zor da olsa rahatlamıştı. Ona sadece doğum dalgaları ile nefes verdirterek bebeğin başını çıkmasını sağladık. Bebek hemşireleri bebeği aspirasyon için hemen almak isteseler de doktoru bebeğin gayet iyi olduğunu önce annesine verilmesi gerektiğini söyledi. Bebeğini kucağına alan anne, onun yanında ayakta duran baba, odanın içindeki şok halindeki kalabalık (hastanede ilk kez bir doğum hastane odasında gerçekleşmişmiş)gözlerimde yaş ile ben eminim çok hoş bir karikatür olmuşuzdur. Aslında oda fazla doluydu ama ben ve baba tüm dikkatimizi doğuma verdiğimizden kimseyi fark etmemiştik. Bu bahsettiğim çift yalnızlardı İstanbul'da, bu nedenle de benden başka bu kadar özel bir olayda destek olabilecek ailenin üyeleri hepsi Almanya'da idi. Pazartesi mail kutumda gördüğüm mailden de bahsetmeden edemiyeceğim. Almanya'ya ailelerinin yanına dönmeye karar vermiş olan bu şeker insanlar beni teşekkür ve veda amaçlı evlerine davet etmişlerdi. Salı akşam ziyaretimde bir daha geriye dönük yaşadıklarımızdan bahsettik. Kahve içtik, ev yapımı cheesecake yedik ve bana çok özel bir kristal hediye ettiler. Şimdiye kadar yaşadığım en güzel doğum tecrübelerinin arasında ilk ona girecek bir anıydı.
Falls ihr diesen Blog lesen könnt, wünsche ich Euch alle Liebe der Welt und alles Gute. Danke dass ich dabei sein durfte.

0 yorum: